Trafik kazası; 2 yaralı

Trafik kazası; 2 yaralı

40 avcı adayı sınavda ter döktü

40 avcı adayı sınavda ter döktü

Motosiklet çalarken suçüstü yakalandı

Motosiklet çalarken suçüstü yakalandı

Belediye personeline “Öfke Kontrolü” semineri

Belediye personeline “Öfke Kontrolü” semineri

Başarılı Başhekim Özgül’e Veda Yemeği

Başarılı Başhekim Özgül’e Veda Yemeği

AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZÜ KULAĞIMIZ DUYMALI
AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZÜ KULAĞIMIZ DUYMALI

Allah (cc), insanı hem fiziken hem ruhen en güzel surette yaratmış ve yeryüzüne göndermiştir. İhsan ettiği en büyük nimet olan akıl ile iyiyi kötüden, doğruyu eğriden, hakkı batıldan ayırt edebilme yeteneğini vermiştir. İradesiyle de bu yollardan birini tercih etme imkânı bahşetmiştir. Bu sebeple de insan sorumlu bir varlıktır. Dünyada yapıp ettiklerinin, her türlü davranışının hesabını […]

Allah (cc), insanı hem fiziken hem ruhen en güzel surette yaratmış ve yeryüzüne göndermiştir. İhsan ettiği en büyük nimet olan akıl ile iyiyi kötüden, doğruyu eğriden, hakkı batıldan ayırt edebilme yeteneğini vermiştir. İradesiyle de bu yollardan birini tercih etme imkânı bahşetmiştir. Bu sebeple de insan sorumlu bir varlıktır. Dünyada yapıp ettiklerinin, her türlü davranışının hesabını ahiret gününde vermek durumundadır. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki sizin üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler. Şüphesiz iyiler Naîm cennetindedirler. Şüphesiz günahkârlar da cehennemdedirler.” (İnfitâr 82/10-14)  Evet, dünyada yaptığımız her şey Rabbimiz tarafından görülmekte ve yazıcı melekler tarafından kayıt altına alınmaktadır. Ahiret gününde de amel defterlerimize yani davranışlarımıza göre bize bir karşılık verilecektir.

İnsan yaptıklarından sorumlu olduğu gibi sözlerinden de sorumludur. Davranışlarının hesabını vereceği gibi konuşmalarının hesabını da verecektir. Konuşma yeteneği, Allah’ın insana verdiği en büyük lütuflardan birisidir. Aynı zamanda onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğidir. Ancak insan, bu özelliğini nasıl kullandığından sorumludur. Yüce Rabbimiz bu gerçeği şöyle ifade etmektedir: “İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf 50/17-18) Demek ki davranışlarımızla beraber sözlerimiz de kayıt altına alınmaktadır.  O halde davranışlarımıza dikkat ettiğimiz gibi konuşmalarımıza da dikkat etmek zorundayız. Ağzımızdan çıkan sözü kulağımızın duyması gerekmektedir

Bu sebeple yerinde ve zamanında konuşmak, gereksiz konuşmalardan kaçınmak, boş sözleri terk etmek zorundayız. Peygamber Efendimiz de “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin ya sussun.” (Müslim, İman, 74) buyurarak, bu hususa işaret etmektedir. Zira Hz. Ali (ra) de Sevgili Peygamberimizi şöyle anlatmaktadır: “Allah Rasülü fazla konuşmazdı. Ancak konuşması Müslümanlara faydalı olacak, onları birbirine ısındıracak, aralarındaki tefrikayı kaldıracaksa konuşurdu.” (İbn Sad, I/423)

Atalarımız da “Söz gümüşse sükût altındır.” diyerek, yerinde ve zamanında konuşmanın önemine vurgu yapmışlardır. Önemli olan çok söz söylemek değil, söylediğimiz sözlerin yerinde ve faydalı olmasıdır. Az konuşmak, çok dinlemek bir olgunluk nişanesidir. Ayrıca çok söz tenakuzdan hâli değildir. Düşünmeden, ölçüp-tartmadan her şeyi konuşmak insanın çoğu zaman yanılgıya düşmesine sebep olabilmektedir.

İnsan, faydasız konuşmalardan bile men edildiğine göre, başkalarına saygısızlık ve hakaret içeren, onları inciten kaba sözlerden özellikle de sövme ve küfür ihtiva eden ifadelerden şiddetle kaçınmalıdır. Ne sebeple olursa olsun bir Müslüman’ın başka bir Müslüman’a veya onun için değerli olan şeylere sövmesi çok çirkindir. Müslümanlıkla hatta insanlıkla bağdaşmayan bir durumdur. Çünkü bu karşıdakine eziyet vermek, ona zulmetmektir. Nitekim sahih hadis kaynaklarımızdan Buhari ve Müslim’de geçen bir rivayete göre Peygamber Efendimiz’e; “Hangi Müslüman daha faziletlidir?” diye sorduklarında Hz. Peygamber: “Dilinden ve elinden (gelecek kötülükler konusunda) diğer Müslümanlar’ın güven içinde oldukları kimsedir.” (Buhari, İman, 5; Müslim, İman, 66) buyurmuş ve Müslüman’ın, Müslüman kardeşine davranışlarıyla ve sözleriyle zarar veremeyeceğini ifade etmiştir. Bir başka hadis-i şeriflerinde ise Peygamber Efendimiz; “Müslüman’a sövmenin fâsıklık” (Buhari, İman, 36; Edeb, 44) olduğunu bildirmektedir. Müslüman’ın Müslüman’a sövmesi çirkin olduğu gibi Müslüman’ın kendi dininden olmayan başka insanlara sövmesi de yanlış bir davranıştır. Öyle ki Rabbimiz Kitabında, “Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilgisizce Allah’a söverler…” (En’am 6/108) buyurarak, müşriklerin uydurdukları sahte ilahlara sövmeyi dahi men etmiştir.

Müslüman nezaket sahibi olmalı hem din kardeşleriyle hem de başka insanlarla güzel ilişkiler içerisinde olmalıdır. Onları eliyle olduğu gibi diliyle de incitmemeli, rencide etmemeli, hakarette bulunmamalıdır. Zira üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası, yüz yıllar boyunca Müslüman ecdadımızın idaresinde, gayr-ı Müslim’lerin bile huzur ve güven içerisinde hayat sürmelerinin en güzel örneklerine ev sahipliği yapmıştır.

Bütün bunlara ilaveten bir Müslüman’ın, insanların dışında kalan varlıklara, hayvanlara, canlı cansız herhangi bir nesneye sövmesi de son derece yakışıksız bir davranıştır. Kısacası konusu kim ve ne olursa olsun Müslüman’ın ağzına boş laf, kaba ve argo söz, küfürlü konuşma asla yakışmamaktadır.

Bu dünyada yaptıklarımızın ve konuştuklarımızın ahiret gününde karşımıza çıkacağını ve bunların hesabının en ince ayrıntısına kadar sorulacağını unutmayalım. Yüce Rabbimiz’in huzurunda bizi mahcup edecek, sıkıntıya sokacak, yüzümüzü karartacak, söz, fiil ve davranışlardan uzak duralım.

Hem bu dünyada hem de ahiret yurdunda hesabını veremeyeceğimiz davranışlardan ve konuşmalardan uzak kalabilmek niyazıyla…

  • Etiketler
  • Yorumla
Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.
Fotoğraf Albümleri
Video Galerileri
Üye Girişi
  • Kullanıcı Adınız
  • Şifreniz