İmecede Kal Derneği Bayramiç’te  lezzetlerini halka dağıttı. Çanakkale’de düzenlenen Tohum Takas Şenliği’nin ardından İmecede Kal Derneği üyesi Tamer Kardeş, İmecede Kal Derneği adına Antakya’ya özgü humus dağıttı. Çanakkale de düzenlenen Tohum Takas Şenliği’nde açıklamalarda bulunan İmecede Kal Derneği’nden depremzede Güldane Salhanoğulları “Çok kötü bir deprem yaşadım. Zaman geçiyor, bir yerden başlayıp kendimizi toparlamamız lazım. Burada çok iyi arkadaşlarla tanıştım. Hatay’a özgü yemekler yapıp satalım dediler. Biz de olur dedik. Başladık Hatay lezzetlerini yapmaya. Güzel de gidiyor her şey. Biz de mutlu oluyoruz, özlemişiz yemeklerimizi tekrar pişirip yemeyi. Bir de Çanakkale halkına böyle teşekkür etmiş oluruz Hatay lezzetlerini tattırarak. Özellikle ben anne olduğum için daha güçlü durmak zorundayım. Çocuklarıma karşı, torunlarıma karşı. Bir anda her şeyinizi kaybetmek çok zor çok kötü bir şey. Şu an iyi bir başlangıç yaptık. Öyle hissediyorum ben. Arkamızda bıraktığımız şey içler acısı bir şey. En son kahve içtiğimiz arkadaşlarımızı kaybettik. Uyandığınızda hiçbir şey yerinde yok. Yavaş yavaş toparlanacağız. Depremde en zor şey anne olmak. Bütün çocuklar anne ne yapacağız, anne acıktık, anne korkuyoruz diyor. Anne ne yapsın? O anne de korkuyor. Ama onlara güçlü görünmek zorundayız. Bunda çok zorlandım ama çok şükür atlattık” açıklamasında bulundu. İmecede Kal Derneği kurucu üyelerinden Elif Gürel ise konuya ilişkin “Bizim zaten gönüllü inisiyatif bir afet dayanışması grubumuz vardı ilk ismiyle. Orada deprem bölgesinden temas ettiğimiz aileler oldu. Daha sonra o insanlarla beraber bir şey yapabilmek adına dernekleşme yoluna girdik. O sayede şimdi bu Tohum Takas Şenliği’ne katıldık. Ama bizim temas ettiğimiz depremzedelerden hep duyduğumuz bir şey vardı. Antakya yemeklerini çok özlemişlerdi. O yüzden biz ilk olarak yemek üzerine proje yapmak istedik. Buna gönüllü olan yapmak isteyen hanımları bulduk. İki gün boyunca bir mutfak çalışmamız oldu. Biri Dardanos yerleşkesinin mutfağıydı, bir de ÇOMÜ uygulama mutfağını kullanmamıza izin verdiler. Bütün gastronomi hocaları, akademisyenleri, öğrenciler yardım etmiş. Bütün gün orada güle oynaya yemekler yapılmış. Burada hem yemekleri tanıtmak hem de buradan sağlanan gelirin yemek yapan hanımlara verilmesi, sonra bize fon olması ve diğer bir yemek etkinliğinde kullanılması şeklinde bir yemek serüvenine başladık diyebilirim yani. Her zaman stant olmayabilir ama Antakya’ya özgü yemekler için almak isteyen restoranlarla anlaşabiliriz ya da kişisel ürünler yapıp satabilirler. Bunun gibi depremzedeler için bir ağ kurma amacıyla yaptık” ifadelerini kullandı.