Trafik kazası; 2 yaralı

Trafik kazası; 2 yaralı

40 avcı adayı sınavda ter döktü

40 avcı adayı sınavda ter döktü

Motosiklet çalarken suçüstü yakalandı

Motosiklet çalarken suçüstü yakalandı

Belediye personeline “Öfke Kontrolü” semineri

Belediye personeline “Öfke Kontrolü” semineri

Başarılı Başhekim Özgül’e Veda Yemeği

Başarılı Başhekim Özgül’e Veda Yemeği

Mantaş’tan önemli çağrı
  • Ana Sayfa » Bayramiç
  • 25 Ağustos 2020 - 12:20:08
Mantaş’tan önemli çağrı

Eğitim-İş Çanakkale Şube  Başkanı Ahmet Mantaş, pandemi sürecinin eğitimde yarattığı sıkıntıları değerlendirdi. Mantaş açıklamasında, gidişata seyirci kalınmaması adına eğitimcilere, ailelere ve hükümete çağrıda bulundu.

 

 

Eğitim-İş Çanakkale şube  Başkanı Ahmet Mantaş yaptığı açıklamada, pandemi sürecinin eğitimde yarattığı sıkıntıları değerlendirdi ve bazı noktalarla ilgili çağrıda bulundu. Mantaş açıklamasında, “Okullarımız aklın ve bilimin önderliğinde, laik ve ulusal bir eğitim modeliyle çocuklarımıza kimlik ve kişilik kazandırdığımız, müziğin, edebiyatın, şiirin, felsefenin, sporun  ve sanatın ışığında geleceğin dinamik ve modern toplumunun tohumlarını ektiğimiz, mesleki ve teknik eğitimle üreten, öz varlıklarına saygılı, öz güvenli, bağımsızlıkçı nesilleri yetiştirdiğimiz, Cumhuriyetimizin ve kurucu önderimiz baş öğretmen Atatürk’ün bizlere en büyük emanetidir.

Covid19 virüsünün yol açtığı pandemi sürecinde Mart ayı itibariyle salgının yaygınlaşmaması ve can kayıplarının azalması amacıyla okullarımız AKP hükümetinin aldığı kararla kapatılmış ve eğitim uzaktan diye ifade edilen bir yöntemle çocuklarımıza evlerinden verilmeye çalışılmıştır. Haziran ayı itibariyle yapılan bir çok bilimsel ve sosyolojik araştırma bizlere göstermiştir ki uzaktan eğitim modelinin kazanımları, okulun yani yüz yüze eğitimin hedef kazanımlarının yakınından bile geçememiştir. Dolayısıyla uzaktan eğitim modeli bu kısa denemede bile sınıfta kalmıştır. Tabii ki bunun bir çok sebebi vardır. Ancak sorunu çözümsüz hale getiren, ülkemizde yaşanan sosyal adaletsizlik, gelir dağılımında yaşanan uçurum, derinleşen ve genişleyen fakirliktir. Uzaktan eğitim modeli sermayenin kaynaklarını ve araçlarını kullanmaya dayanan bir eğitim modelidir. AKP hükümetinin sosyal adaletsizliği yok edecek, halkımızı fakirlikten kurtaracak bir politikasını göremediğimize göre bu uzaktan eğitim modeli, önümüzdeki dönem de eğitimde yaşanan fırsat eşitsizliğini büyütmekten öteye bir işe yaramayacak ve yine başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Ayrıca okulların açılmaması-açılamaması emeği ile geçinmek zorunda olan anne – babanın birlikte çalıştığı milyonlarca aileyi daha büyük sorunlara ve arayışlara itmektedir. İşte oldukları saatlerde çocuklarının güvenliğini, beslenme ihtiyaçlarını ve eğitim takibini nasıl yapacaklarını bilememektedirler.

Öyleyse okulları bir an önce açarak yavrularımızı öğretmenleri, arkadaşları ve okulları ile buluşturmak en büyük ihtiyaçtır. Ancak görünen o ki AKP hükümeti bu noktada da basiretsiz politikalar izlemekte, neredeyse okulları açmak istemiyor görüntüsü vermektedir. Sorun net ve ortada iken 6 aylık süreçte AKP iktidarı ve Milli Eğitim’den sorumlu bakanlığı okulların açılabilmesi adına hiç bir somut adım atmamıştır. Örneğin, çeşitli kamu kuruluşlarının okula çevrilmesi, bina kiralanması yada konteyner okulların yapılması gibi pratik ve basit yöntemlerle derslik sayısı arttırılmamış, sınıfların seyreltilmesi yoluna gidilmemiştir. Ek öğretmen, ek personel ataması yapılmamıştır. Temizlik sorunları çözülmemiştir. Her şeyi bırakalım pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığına bir kuruş ek bütçe bile sağlanmamıştır.

Halkımızca şu iyi bilinmelidir ki Cumhuriyet sevdalısı olan biz eğitim emekçileri kesinlikle okulların açılmasından ve yüz yüze eğitimden yanayız. Bu noktada hiç bir öz veriden kaçınmayız. Fakat bu olumsuz koşullarda okulların açılması neredeyse imkansız kılınmıştır. Bu şartlarda okulları açmak demek öncelikle çocuklarımızın, sonrasında ise tüm eğitim emekçilerinin yaşamını tehlikeye atmak, pandeminin yurdumuzda hızla yayılarak milyonlarca yaşlımızın ve yüzbinlerce sağlıkçımızın hayatını kaybetmesi demektir.

Pandemi sürecinde gözlemlediğimiz şudur ki, AKP hükümeti, orta gelir ve altındaki yurttaşlarını gözden tamamen çıkartmıştır. Hükümet Sermayedar’ı korumadaki becerisini eğitim alanında da göstererek, tüm eğitim politikalarını özel okulları ve bu okulların yarattığı sermayeyi korumaya yönelik geliştirmektedir. Özel okullar müşteri kaçırmamak için öğretmenlerin üzerindeki baskıyı artırmıştır. Hükümetin sermayeyi yaşatma çabası, hastanelerde, madenlerde, fabrikalarda, otellerde, Avm’lerde emekçilerin yaşamlarını sona erdirdiği gibi şimdide özel okullarda eğitim emekçilerini tehdit etmektedir.

YÖK ise tamamen duyarsızca süreci seyretmekten başka bir şey yapmamaktadır. Aile şirketine çevrilmiş, yandaş liyakatsiz Rektörlere teslim edilmiş üniversiteler, kaderlerine terk edilmiştir. Üniversite çalışanları ve akademisyenler iş yerlerinde şahsi temizliklerini sağlamaya çalışmakta, yeni öğretim dönemine kaygı ile bakmaktadırlar. YÖK, yeni öğretim döneminde nasıl bir yöntemin izleneceği, ulusal temelli bir çalışmanın olup olmadığı yönünde aylardır hiç bir açıklama yapmamıştır. Üniversiteler dağınık, kontrolsüz ve denetimsizdir. Sırça koltuklarında oturanlar görünen o ki başlarını kuma gömmüşlerdir.

Üzülerek belirtmek isteriz ki AKP iktidarının istikrarlı bir eğitim-öğretim politikası yoktur. Hatta eğitim diye bir derdi de yoktur. En istikrarlı olduğu konu imam hatipler, eğitimin her kademede paralı hale getirilmesi ve kadrolaşma olmuştur. Ülkemiz çocuklarının eğitim ihtiyacı kamusal olarak sağlanamamaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği yok edilmiştir. Her Milli Eğitim Bakanı yeni bir arayış içine girmektedir. YÖK tamamen siyasallaşmıştır. Her değişimin uyarlanması esnasında çocuklarımız ağır dişliler arasında ezilmekte, küçücük yaşta var olma, başarılı olma mücadelesi vermektedir. Başta öğretmenler olmak üzere eğitim emekçilerinin bir çoğu mutsuz, umutsuz ve amaçsızdırlar. Bu buhran ve dağınıklık bizleri idealizmden uzaklaştırmaktadır.

Sonuç olarak Eğitimde yaşanan sorunlar, AKP hükümetinin sorumluluğunu aşan bir nitelik kazanmıştır. Eğitim-İş olarak bu gidişata daha fazla seyirci kalınmamalıdır. Geleceğimiz olan çocuklarımızın en temel ve evrensel hakkı olan eğitim haklarının niteliksizleştirilmesine, ulaşılamaz olmasına, bilimsellikten uzaklaştırılmasına ve eşitsizliğine, başta Eğitim-İş üyeleri olmak üzere kendini sorumlu hisseden diğer sendikalar, demokratik kitle örgütleri, dernekler ve eğitimin tüm paydaşları ile birlikte müsaade etmemeliyiz. En temel hakkımız olan laik, demokratik, bilimsel, ulusal, parasız, nitelikli, karma ve eşit eğitim talebimizi, bütçeden eğitime ayrılan payın en yüksek pay olmasını, birleşerek, büyüterek, her fırsatta, her durumda, her kurumda, her etkinlikte, daha yüksek sesle haykırarak dillendirmek ve çocuklarımız için bu mücadeleyi fiili ve meşru yöntemleri etkin olarak kullanarak başlatmak zorundayız. Eğitim-İş olarak bu bizim geleceğe dair görevimizdir” ifadelerini kullandı.

 

  • Etiketler
  • Yorumla
Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.
Fotoğraf Albümleri
Video Galerileri
Üye Girişi
  • Kullanıcı Adınız
  • Şifreniz